Bel ağrısı birçok nedenden kaynaklı olabilir. Ağrıların kaynağının çoğu; ani hareketler veya ağır nesneleri kaldırırken, zayıflamış vücut mekaniği nedeniyle oluşan kas zorlanmaları veya kas gerilmeleri gibi yaralanmaların sonucunda meydana gelir. Bel ağrısı; omurga tümörleri, bel fıtığı, faset eklem problemleri, spinal kanal daralması, diskte oluşan dejenerasyonlar (yıpranmalar), böbrek enfeksiyonları, omurga enfeksiyonları gibi bazı hastalıkların sonucu da olabilir.
Bel ağrısı genel olarak ciddi bir rahatsızlığın sonucu değildir. Bel ağrılarının yalnızca yüzde 1’lik kısmı ciddi bir rahatsızlığı işaret ediyor olabilir. En sık karşılaşılan bel problemi bel fıtığıdır. Bel fıtığı omurlar arsındaki diskte meydana gelen dejenerasyon(yıpranma) sonucu oluşan mekanik bir bozukluktur. Bel fıtığı sonucunda kişide ağrı meydana gelebilir. Ağrı diskin yapısının bozulması ve sinirlere bası yapması sonucu oluşan inflamasyon ve çevre kasların spazmları nedeniyle oluşur. Ancak tüm bel fıtıkları ağrıya neden olmaz, yapılan çalışmalarda hiçbir şikâyeti olmayan kişilerde çekilen MR görüntülerinde de bel fıtığı bulguları olduğunu göstermiştir ve belli zaman aralığında çekilen MR görüntülerinde diskte meydana gelen fıtıklaşmanın çekilebildiği görülmüştür. Bu sonuçlar gösteriyor ki her bel fıtığı ciddi bir problem değildir ve cerrahi girişim gerektirmemektedir!
Akut bel ağrıları birkaç günden birkaç haftaya kadar sürebilirken, kronik bel ağrıları üç aydan uzun süren ağrılardır. Bel ağrısının 30 ile 50 yaş arasındaki bireylerde görülme olasılığı daha yüksektir. Bu kısmen yaşlanma ile vücutta meydana gelen fiziksel değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Yaşlandıkça, omurgadaki omurlar arasındaki sıvı içeriğinde bir azalma görülür. Bu, omurgadaki disklerin daha kolay yıpranabileceği ve şok emilim kabiliyetinde azalma meydana gelebileceği anlamını taşır. Yaş ilerledikçe bel bölgemizin stabilizasyon yeteneğinde azalma ve yaralanmalara daha yatkın hale gelmemize neden olan kas kuvvet kayıpları da görülebilir. Bu nedenle bel karın ve sırt kaslarımızı güçlendirmek ve iyi bir vücut mekaniği kullanmak bel ağrısını önlemeye yardımcı olur.
Bel ağrısı olan kişilerde öncelikle iyi bir analiz yapılarak problemin kaynağına inilmelidir. Egzersiz ve tedavi programları buna göre belirlenmelidir. Manuel terapi ve egzersiz yaklaşımları ile kişinin ağrılı hareket paternlerine kademeli olarak adaptasyonu sağlanmalıdır. Uzun süren kronik ağrılarda santral sensitizasyon denilen; merkezi sinir sistemindeki ağrıyı algılayan nöronların normal veya ağrı eşik düzeyinin altındaki uyaranlara karşı artmış yanıtlılığı şeklinde tanımlanan hassasiyetler oluşur ve bu durum kişinin günlük hayatında yapmış olduğu birçok normal hareketten kaçınmasına ve hayatının kısıtlanmasına neden olur. Bu nedenle kişinin egzersiz yaklaşımları ile ağrılı hareket paternlerine adaptasyonunun ve santral sensitizisasyonun normalizasyonunun sağlanması önemlidir.
Yapılan çalışmalar çok ciddi bir şikayet olmadıkça 6-8 haftalık konservatif tedavi yaklaşımlarından önce cerrahi girişimin önerilmemesi gerektiğini göstermektedir.